27 Mart 2009 Cuma

wild at heart

aylar önce cnbcefgh'de sailor'un iyi kalpli cadıyla karşılaştığı sahneden sonraki son beş dakikasına rastladığımdan beri izlemek istediğim filmlerden biriydi. beş dakikalık izlenim bile davidlynch külliyatının en normal, en bildiğimiz gerilim filmi, en ortalama sinema seyircisinin algı kapılarından rahatlıkla içeri girebilecek filmi olduğunu sezdirmişti. bu bağlamda film boyunca ara sıra görünen, lunaparklardaki 'ucubeler'i andıran lynchvari tuhaf yan karakterleri ve diğer tuhaflıkları, o kadar kusur kadı kızında da olur diyerek bir kenara koyuyoruz.



lynch'ın all time favourisi laura taşgibi dern ile elli yıldır aynı inek yalamış saç stiliyle artistlik yapan nicholos cage'in sevişmedikleri nadir sahnelerde de ortalama bir kara mizahta olabilecek her şey var; kan, şiddet, cinayet, soygun girişimi, kara, mizah ve elbette gerilim. -bir umut sarıkaya karikatüründe işlendiği gibi- bidondan bardağa (b2b) su doldurduğun zaman yaşadığın kadarki olmasa bile film boyunca gerilim peşini bırakmıyor, nefesler kesiliyor, yürekler ağıza geliyor. perdita durango rolündeki isabella rossellini'nin filmin iki baş karakterinkini aratmayan performansı da dikkate değer.

filmimiz, sailor'ın filmin başında söylediği üzere hayatının kadınına 'love me tender'ı icra etmesiyle son buluyor. sonra bildiğin jenerik; cast sailor ripley nicholas cage, lula fortune laura dern, perdita durango isabella rossellini, deyvid linç david lynch.


24 Şubat 2009 Salı

what does it take to find a lost love?



rupi milyoneri ile ilk kez karakoldaki işkence sahnesinde karşılaşıyoruz. karakolda ve yarışma sırasındaki geri dönüşler de bizi -film boyunca kullanılan metaforlardan biri olan- 'üç silahşörler; jamal, latika ve salim'in çocukluk ve ilk gençlikleri eşliğinde hindistan'ın gettolarına götürüyor.

kim milyoner olmak ister türünde bir yarışmaya böylesi bir hikaye giydirmek ciddi bir risk, bu riski üstelik deplasmanda, çok farklı bir toplumsal ve sinemasal kültürde üstlenmek ise büyük bir cesaret işiydi. trainspotting'in oscarlı yönetmeni danny boyle, neredeyse tamamı hindu oyunculardan kurulu slumdog millionaire'de hindu bir yönetmen kılığına girerek 'varım' dedi. karşılığını da golden globe, oscar ve bilumum ödüller ve salondan hoşnut ayrılan seyircilerle fazlasıyla almış görünüyor.

her şey olup bittikten sonraki bollywood usulü toplu dans gösterisi, o hep dalga geçilen hint sinemasının, şimdiye dek kendisine burun kıvıran genel geçer sinema anlayışına nanik yapması anlamına da gelebilir.

hindu yazar vikas swarup'un q and a isimli romanından uyarlanan slumdog millionaire, belki de o bilindik soruya da cevap veriyor; ‘what does it take to find a lost love?’ a) money, b) luck, c) smarts, d) ‘it's your destiny’. iyi seyirler.

9 Ocak 2009 Cuma

vicky cristina barcelona



vicky cristina barcelona'yı yer göstericilerinin bahşiş kopartmak için bileti yırtarcasına elleri arasında sıkıştırdıkları bu yüzden ışıkçılarla diyalogsuz hafif bir gerilim yaşadığımız, ocak soğuğunda ~30 izleyici için klimaları açmamayı tercih eden eski melek yeni emek'te üşüyerek izledik.

kısaca 'kimin eli kimin cebinde belli değil anuna koyim' denebilecek bir film hakkında beyazperde.com forumlarında "avrupa'da çekilmiş en iyi aşk filmi, woody allen ustayı bir kez daha tebrik ediyoruz" gibi yorumlar okuyunca sinirleniyoruz haliyle. bir ay arayla izlediğimiz iki filmde de üçlü takılan birilerini görünce yeni eğilim üçlü takılmak mı, bir şeyler mi kaçırıyoruz lan diye düşünmedik değil.

film hakkında anlatılacak pek bir şey olmamakla birlikte woody allen sinemasının bu olmadığını biliyoruz. son dönem filmlerinden match point'i de hatırlayarak; görünüşe göre woody allen'ın kendini tekrar etmesini scarlett johansson'un dolgun ve şehvetli dudakları ve hatta penelope cruz'un memelerinin çatalı bile engelleyemiyor.

soğuk sinema salonundan üşümüş, hayal kırıklığına uğramış ve vakti zamanında sister sothyz'in sıkar-lett johansson'la ilgili tezlerine nihayet ikna olmuş bir şekilde çıkıyoruz: kendisinin dolgun ve şehvetli dudaklarından ve wonderbra ile yukarıya doğru ittirilmiş gibi duran memelerinden başka elle tutulur bir şeyi yok.

karne:
penelope cruz - pekiyi
rebecca hall - pekiyi
javier bardem - orta
scarlett johansson - sınıfta kaldı
woody allen - sınıfta kaldı